Ana Sayfa    » SAĞLIK    » Halk tebabeti    » Şifalı bitkiler   

Şifalı bitkiler

  

LALE (Beyaz lale, Lilium candidum). 
align=

Eski zamanlardan Akdeniz bölgesinde yayılmıştır. Azerbaycan’da ev koşullarında süs bitkisi olarak yetiştirilmektedir. Orta asırların ünlü eczacısı Muhammed Mumin “Töhfet-ül-muminun” (1669 yılı) yazısında lale kökü veya gülünün sirke ve arpa unu ile sargısının yumurtalık tümörlerinin inflamasyonu zamanı faydalı olduğunu belirtiyor. Lale kokusu bayanlarda ihtirası uyandırıyor. Bakırdan yapılmış  kapta  pişirilmiş lale köklerinin suyu 1/5 kısım sirke ve balla karıştırılıran merhem yaranı temizliyor ve etkisine göre süsen yağına benziyor. Şu ilaç rahimde olan ağrılarda ve nöraljilerde kullanılabilir. Böyle olgularda lale yağıyla kompres de faydalıdır. Lale yapraklarıyla kompres, o cümleden tohumlarının oral kullanımı böcek ısırıklarında faydalıdır. Halk tebabetinde lale yağı yaraların tedavisinde, kulak ağrılarında damla olarak , parfümeride kullanılıyor. Bitkinin suyu ve soğanı yara tedavisinde yaranın üzerine bastırılır. Gülünden elde olunmuş nektarı zeytin yağında kaldıtan sonra yara ve yanıklarda iyi gelir. 
Araştırmaların sonucu olarak bitkinin diuretik etkisi bulunmuştur. 

YABAN GÜLÜ (Rosa)
align=

Bu cinsin 300 çeşidinden Azerbyacan’da 42 çeşiti bulunmakta, şunlardan 36’sı yabanidir. Sanayi için  2 çeşit daha önemlidir. Şunlar kahverengi ve kırışık yaban gülleridir. Şifalı özelliğinden dolayı yaban gülü eski zamanlardan tıpta kullanılmakta. İçeriği  biyoloji aktif maddeler, C, A, K, P vitaminleri, pektin maddesi, elektrolitlerle zengin olduğundan dolayı yaban gülü birçok hastalıklara iyi gelir.
Yaban gülü karaciğer ve safra, sidik yolları hastalıklarında, bağışıklık zayıfladığı zaman, kalp-damar, infeksiyon hastalıklar zamanı kullanılır. Grip zamanı yaban gülü meyvesinin kullanılması çok önemlidir.  O cümleden kan basıncının düşürülmesi amacıyla , ateroskleroz tedavisinde kullanılması çok iyi sonuçlar verdi. Yaban gülü sinir sistemine sedatif etki eder, yorgunluğu giderir. İçeriğinde demir bulunduğundan dolayı anemili hastalarda pozitif etkileri bulunmuştur. Doktorlar çocuklar için onun kaynatılımış formunun, şurubunun kullanılmasını öneriyorlar. Diabet zamanı çok faydalıdır.

YASEMİN (derman yasemini, Jasminum Officinale) 
align=

güzel kokusu bulunan bu sarmaşık koluna yabani halde Lenkeran dağlarında rastlanır. Muhammed Mumin yazıyor ki, şu gülü koklamak baş ağrısına iyi gelir, kafayı güçlendirmekte faydalıdır.  Yasemin hulasasını harice kullanarak baş ağrılarına galip gelmek mümkün. Yasemin güllerinin kompresi cilt lekelerini giderir ve yüzü kırmızı renge boyar. Yasemin yapraklarından alınmış ve haricen kullanılan merhem ereksiyonu güçlendirir. Yasemin hulasası saçları açık renge boyuyor, onları berrak yapıyor. Aşırı kullanımı baş ağrısı yapıyor. Böyle olgularda menekşe, gül ve sirke onun kötü etkilerini kaldırır.  
Büyük yaseminin yaprakları cilt hastalıkları, ağız yaraları ve diş ağrısı zamanı kullanılıyor. Yaprakların taze suyu nasırları yumuşatıyor. Çiçeklerin suyu gözün yuylmasında kullanılıyor, güllerin hulasası ise kozmetikte kullanılır.
Modern bilimsel tıpta yaseminin geniş kullanımı öz yerini almıştır. Yasemin çiçeklerinden, içeriğinde keton, jasmon ve indol bulunan yasemin yağı alıyorlar. Parfümeride ve kozmetikte kullanılıyor.

ÇUHA ÇİÇEĞİ ( Colchium speciosum) 
align=

Şifalı bitkidir. Zehirlenmek  tehlikesi bulunduğundan doktor önerisi olamadan alınması yasaktır. Muhammed Mumin’in yazılarına dayanarak çuha çiçeği soğanının 7 yıl öz şifalı özelliğini kaybetmediğini söylemek mümkün. Onlar balgam söktücrücü özelliğe sahiptir, irini giderir, sarılık ve dalak hastalıklarına iyi gelir. Soğanı veya sarısabırla yapılmış kompres işias (oturak sinir inflamasyonu) hastalığında denenmiştir. Suyu römatizmaya iyi gelir.  Çuha çiçeği suyundan, safran ve çiğ yumurtadan edinilmiş kompres kemik travmalarında faydalıdır, ödemi yok eder. Çuha çiçeği suyu ve eski koyun yağından tampon hemoroidal hastalıklarda denenmiştir. Köklerinden yapılan toz ülseri kurutuyor. “Töhfet-ul-muminun” eserine uygun olarak çuha çiçeğini oral kullandıkta mideye, karaciğere zararlı etkisi vardır ve uyuşukluk yapıyor.
İbn Sina, çuha çiçeğinin mideyi zayıflattığını yazıyor. Haricen kullanıldığında eski ülserler, gut ve kas ağrıları gibi hastalıklara iyi gelir.
Çuha çiçeği soğanının içeriğinde bulunan zehirli alkaloid kolşiserin (kolşisin ve kolşaminin birlikteliğidir), %1li çözeltisi doku hücrelerinde mitozu (bölünmeyi) durduruyor ve tümör hücrelerinin yayılmasını engelliyor. Kolşaminin toksik etkisi daha azdır, onu  1. ve 2. dereceli deri tümörlerinin tedavisinde kullanılır. Kök yuvarlakları ve tohumları sulu halde ve hulasa olarak kronik lösemilerin tedavisinde kullanılmaktadır. 

SEDEFOTU (Peganum harmala) 
align=

sedefotu Azerbaycan’ın yarı çöl bölgelerinde yetişmektedir. Doktor önerisi olamadan dahilen kullanılması yasaktır – aşırı dozlarda zehirenmek tehlikesi vardır. 17. Yüzyılda yaşamış eczacı Hacı Süleyman İrevani’ye uygun olarak sedefotuyu 4 yıl saklamak mümkün, yalnız bu süre geçdikten sonra o öz etkisini kaybetmiş oluyor. Sedefotunun otu ve tohumları koleretik, diuretik etkiye sahiptir, soğuk algınlığında kullanılmaktadır, cinsel gücü arttırıyor, balgam söktürücü etkisi bulunmaktadır. Sedefotu suyu belleği güçlendiriyor, nöraljide ve baş ağrıları, astım ve yaş öksürükler zamanı faydalıdır. Kronik baş ağrılarını gidermek için  340 gram sedefotu tohumu 1 litre kirmizi şarapta veya üzüm suyunda karışık katı şurup alınana kadar kaynatıldıktan sonra, her gün o şuruptan 60 gram olamkla günde 3 kere kullanmak gerekiyor.  Kuru şekilde dozu 9 gram kadardır. Çörek otu onun yerine geçebilir.
Sedefotunun tohumları ve köklerinden alınmış alkoloid harmalin maddesi sinir hastalıkları, özellikle parkinson, epidemik ve letarjik ensefalitlerin komplikasyonlarında kullanılıyor. Peganin hidroklorit’in, kas zayıflıklarının (miyopati ve miyasteniler) tedavisinde  kullanılmasına izin verilmiştir. 

ÇAM AĞACI (Pinus spp.) 
align=

Muhammed Mumin’in verdiği bilgilere uygun olarak kökünün kabuğu antidiyareyik etkiye sahiptir. Bu ilaç 9 gram kullanılırsa, ishala iyi gelir, deriye sürüldüğünde derin olmayan yara ve sıyrıkları tedavi eder. Kökün ufalanmış tozu merhem veya toz halinde sıcak su yanıkları, ezilmeler zamanı  faydalıdır. Yaprağının suyu  böbrek ve akciğer hastalıklarının tedavisinde kullanılıyor. Doğranmış yaprağının merhemi mersin yağı ile beraber ciltteki ülserlere, kuporosla pürülan yaralara iyi geliyor. Ciğer tömörlerinde ve kronik hastalıklarda 4.5 gram çamağacı yaprağını ballı su ile içmek önerilir. Yaprağın suyu rahim ve düz barsak hastalıklarında tedavi edicidir.  O cümleden irini, teri temizliyor, cilti canlandırır. Diş ağrısı zamanı yaprağının suyu ve sirke ile gargara yapılması iyi sonuç veriyor. Buharı ile inhalasyon yapılması abortusa yardımcı oluyor ve adetin başlamasını tetikliyor.  Yaprağının tütsüsü kaş ve kirpiklerin dökülmesine, görme zayıflığına, aşırı gözyaşına iyi geliyor. Tumurcuğunun suyu öksürük zamanı faydalıdır. Yaprağından böbrek hastalıklarında kullanılacak ilaçlar, banyo yapılması için hülasa yapılıyor. İğne yaprak- karotin merhemi yaraların tedavisinde kullanılıyor. Çam ağacı gövdesini kesdiğimizde, katranın esansda çözeltisi olan ve “TERPENTİN” adı verilen katı katran  elde ediliyor. Bu katran yara tedavisinde iyi bir vasıtadır.  

ŞAHTERE (ilaç şahteresi, Fummaria officinalis) 
align=

bir yıllık bitkidir. Azerbaycan’da geniş yayılmıştır. Eczacı Yusuf bin İsmail Hoyi 1311 yıllında onun yapraklarının diğer parçalarına göre daha faydalı olduğunu yazıyor. Koleretik etkiye sahiptir, mideyi güçlendiriyor, diüretiktir, kan temizleyicidir ve iştah açıcıdır. Yaprağının suyu sirke ile safralı kusmayı engelliyor. Taze şurubu tamarind meyveleri ile mideyi ve barsakları temizler. Haricen kullanıldığında psöriyazise iyi geliyor. Hülasasını antiseptik olarak göze damlatıyorlar. Koleretik etkisi  vardır.  Şahtereyi iğne yapraklı ağaçların katranı ile beraber itdirseğinin yaranmasını önlemekte kullanabiliriz. Suyu ile gargara yapılması dil iltahabında ve damakları güçlendirmekte faydalıdır. 
Bulgar bilim adamları şahtere hülasasını yapmayı tavsiye ediyorlar: 2-3 çay kaşığı şahtere otunun hülasasını 1 bardak suya ilave ederek çözelti hazır olması için  3-4 saat bekletiyorlar. Süzdükten sonra 1 kaşık olmakla  günde 3-5 kere almak gerekiyor. Bundan başka şahtere içeren bitki katkısını da kullanıyorlar. Şahtere suyunu şeker tozu ile beraber (ikisi de aynı oranda) günde 2-5 kaşık almak tavsiye ediliyor.  
Bilim adamları şahterenin spazmolitik etkisini, sindirim kanalının düz  kaslarını, idrar ve safra yollarında tonus yapıcı etkisini bulmuşlar. Bundan başka kan basıncını düşürüyor, kalbe pozitif inotropik ve kronotropik etki ediyor, nefes almanı stimule ediyor, serotoninin etkisini zayıflatıyor. Şahtere ve ondan yapılan birçok ilaçlar safra kesesi kolikleri, kolelitiyazis, migren, kronik kabızlık ve heomoroidal hastalıklar zamanı kullanılmaktadır.  

SÖĞÜT (Salix spp) 
align=

Azerbaycan’da 14 çeşiti geniş yayılmıştır. Muhammed Mumin söğütün gül ve yapraklarından alınmış suyunun koleretik özelliğe sahip olduğunu, çarpıntıya iyi geldiğini  yazıyor. Bundan başka söğütün suyu ateş, tireme görülen hastalarda ve baş ağrısında faydalıdır. Söğüt yaprağının hülasasını içen zaman o, koleretik ve diuretik etki ediyor. Bu özelliğinden dolayı safra yolları tıkanmasında ve sarılık hastalığında faydalıdır. Ateş düşürücü olarak titremeyi kaldırıyor, römatizma ve yel hastalığı zamanı kullanılıyor. Söğüt suyu zehirlenmelere karşı, akrep sokmaları zamanı  ve zehirli baharatlarla zehirlenen zaman kullanılıyor. Söğüt suyunu gül suyu ile ve toz şekerle 65 gram dozunda içmek tavsiye olunuyor. Söğüt yaprağı ve dallarının suyunda banyo yapmak ciltte olan küçük yara ve ülserlere iyi geliyor.   
Modern Azerbaycan halk tebabetinde teke söğütünün küpe benzeri erkek çiçeklerini sedatif, ateş düşürücü, ter söktürücü vasıta olarak sıtma ve diğer ateşli hastalıklar zamanı kullanıyorlar. 
Söğüt kabuğunun içeriğinde salisilat bileşeni (aspirin benzeri) bulunmasına rağmen o, kanamayı durdurucu etkiye sahiptir. Söğüt kabuğunun alkol ve sulu hülasası antiviral özelliğe sahip ve grip hastalığını önler. Soğuk algınlığı zamanı ter söktürücü olarak dahilen kullanılıyor. Söğütün erkek çiçeklerinden alınmış su aritmi ve taşikardi için faydalıdır, nöraljiler ve baş ağrıları zamanı analjezik etki ediyor.  

SELVİ (Cupressus sempervirens) 
align=

şu yaprak dökmeyen ağaç eskilerden Azerbaycan’da yetiştiriliyor. Muhammed Husen han (17.yüzyıl) yazıyor: 9 gram selvi ağacının iğne yaprağı 2.25 gram ufalanmış balzamik sirke ile dahilen kullanıldığında mesane için faydalıdır, idrar durgunluğuna iyi geliyor. Yuyulmuş iğne yaprağının külünü yanık üzerine, yuyulmamışı ise yeni oluşmuş  yaranın üzerine serpmek faydalıdır. Yeşil meyvesinin suyunu burundaki yaralara damlatıyorlar. Bundan başka selvinin iğne yaprağı haricen kullanıldığında zayıflamış el-ayağı güçlendiriyor, kanamanı duruduruyor, yaraları kurutuyor, ödemi gideriyor.  Ufalanmış iğne yaprağının arpa unu ile kompresi anemi ve yanıklara iyi geliyor. Diş ağrıları ve damak yaralanmaları zamanı yaprağı ve kozalağının suyu ile gargara yapılması faydalıdır. Kozalağının suyu böcek ısırıkları zamanı inhalasyon olarak kullanılabilir. Kozalağının merhemi ve balı dahilen kullanıldığında öksürüye iyi geliyor ve mideni güçlü yapıyor. 
Azerbaycan halk tebabetinde selvi kozalağını hemoroidal hastalık ve ishal zamanı kullanıyorlar. 

PAMUK (gossypium hirsutum) 
align=

Hacı Süleyman İrevani’nin yazılarına uygun olarak pamuk çiçeklerinin 30 gram suyu çarpıntıyı, bayanlarda histeriyi ve rahatsızlığı gideriyordur. Ufalanmış çiçek ve yapraklarının karışımından yapılan kompres ödemi giderir, kaşınmaya ve yanıklara iyi geliyor. Yapraklarının suyu ishalı önler, özellikle 85 gram pamuk suyu elma suyu ile alınırsa daha etkili oluyor. Ufalanmış yaprakları ve gül yağı ile yapılmış kompres yel hastalığın zamanı faydalı oluyor. Pamuktan yapılmış elbiseler cilti canlandırır, Parkinsonlu ve felç olmuş hastalarda kullanılıyor. Pamuk yapraklarının suyundan yapılmış banyo sedatif etki yapıyor, bayanlarda histeriyi gideiyor. Nezle zamanı kaynatılmış pamuk yapraklarının buharıyla inhalasyon yapmak faydalıdır. Pamuğun külü kanamyı durduruyor. Pamuk tohumunun tarçınla karışımı cinsel isteği arttırır, öksürük ve spazmı gideriyor. 
Pamuktan  furasimin, furasil, furadonin ve diğer ilaçlar yapılıyor. Köklerinden yapılmış hülasa gossipol bileşeni olarak kanamayı durdurucu etkiye sahiptir.   

MEŞE AĞACI (Quercus spp.) 
align=

Aazerbaycan’da meşe ağacının 12 çeşidi bulunmaktadır. 1311 yılında Yusuf bin İsmail Hoyi meşe ağacının kozalağının konstriktör etkisinin olduğunu, onun, ishalı, kanamayı ve kanlı balgamı durdurmaya karşı kullanılabileceğini yazmıştır. İdrar  yapma zorluğu, barsak ülserleri, çarpıntı ve mide bulanması zamanı meşe kozalağı almak yararlıdır. Kozalağın un ve domuz yağı ile karışımından alınan sargı, pürülan şişkinliklerde kullanılır. “Cem-ul-Bagdadi” (1311 yılı) eserinin yazarı, meşe kozalağı külünün ağız içinde bulunan yaralara (aftöz ülserler, stomatitler) fayda sağlayacağını yazmıştır. 
Meşe ağacının gövdesinde bulunan yumru (ur) (halk dilinde “meşe ağacı tümörü”) kuvvetli ishal ve kanamayı durudrucu vasıta olarak Doğuda yayılmıştır. Onlara “mazu” veya “mazı” diyorlardı. O yumrulardan yapılmış tozun suda çözeltisinden barsak ülserleri ve kronik ishal zamanı kullanmışlar. Bazen onları uzun süre kaynatıp kompres olarak hemoroid aleyhine kullanıyorlar. Bilimsel tıpta kış meşe ağacının kabuğundan yararlanılır. Meşe ağacının kabuğu %10’luk su şeklinde, bazen ise şapla karışık yapılarak stomatit, gingivit, yumuşak ve kanama yapan damaklar ve diğer iltahaplı proçesler zamanı ağız boşluğunu gargara yapmak için kullanılır. Meşe ağacının suyu sindirim kanalı hastalıklarında antidiyareyik ve antiseptik olarak, o cümleden ağır metal tuzları ve diğer zehirlenmeler zamanı lavman olarak kullanılıyor. Kökünün suyu yanıklar ve el-ayak terlemelerine karşı kullanılır. Kozalağın sulu hülasası hipoglisemik etkiye sahiptir ve  hafif diyabetli hastalara iyi geliyor. 

GÜL (Rosa spp.) 
align=

Orta yüzyıllar tebabetinde ve parfümerisinde geniş kullanılmaktaymış. Muhammed Mumin gül suyu içmenin kalp hastalıkları ve ciğerlere iyi geldiyini ve insanı canlandırdığını yazıyor. Gül baş, göz ve kulak ağrıları zamanı kullanılır. Gül taçyaprağı suyu ile gargara yapılırsa damaklar güçlenir. Kuru taçyaprağının tozu ile yapılan sargı cilt yaralanmaları ve deri çizilmeleri zamanı şifalı etkiye sahiptir. Gülün taze taçyapraklarının kompresi cilti delip geçen metal ve dikenleri kendisine çekiyor.  Gül tohumunun suyu ishal ve kan kusmaya iyi geliyor. Tohumların suyu ve yapraklarından alınmış fitil rahimi güçlendiriyor. Muhammed Yusuf Şirvani 1712 yılında belirtiyor ki, gül suyu diuretik özelliğe sahiptir, ateşi düşürüyor, susuzluğu gideriyor, canlandırıcıdır.
Azerbyacan’da taze gül taçyapraklarının şekerle karışımından “gülgend” adı verilen bir kitle yapılıyor ki, bu kitle oksürük, verem, römatizmaya  iyi geliyor. 
Modern tıpta gül geniş kullaılmıyor. Buna rağmen, gülün antiseptik özelliyi, tedavisi zor yaraları tedavi etmesi kanıtlanmıştır. Kırmızı gülün taçyaprakları antidiyareyik etkiye sahiptir. Gülün yağı spazmolitik etki eder ve sedatiftir.

ATKUYRUĞU (equisetum) 
align=

atkuyruğunu demleyip içmek böbreklerde ve idrar yollarında taşlaşmayı, eklemlerde sertliği ve ağrıyı azaltıyor, idrar yapmayı kolaylaştırıyor. Organlarda oluşan ağrıları azaltmak için atkuyruğunu, tereotu ve ısırganın kaynatılmış suyunda banyo yapmak, daha sonra ılık su ile yuyunup demlemesini içmek tavsiye ediliyor. Şu tedavi metodu 10-15 gün sürerse etkili olur ve hasta rahat uyur. 

KABA YONCA (Medicaqo sativa) 
align=

Kaba yonca Azerbyacan’ın sulama bölgelerinde yetiştiriliyor. Yusuf bin İsmail Hoyi’nin (13-14. yüzyıllar) bilgilerine uygun olarak kafa titremesinin tedavisi için günde iki kere kafaya pişmiş kaba yonca kompresi yapılması gerekiyor. Eğer kaba kaba yonca otu ve tohumları sürekli yenirse kişiyi şişmanlatır, kanı arttırır. Tozunun bal ile kompres yapılması soğuk ödemleri giderir, sirke ile karışımı ise sıcak şişleri giderir. Tohumları diger kısımlarıyla kıyaslandığında daha faydalıdır, mideyi güçlendirir, sperm ve süt yapar, adet kanamasını önler, öskürükte faydalıdır. 
Bilimsel tıpta kurutulmuş ve toz haline salınmış kaba yonca kanama durdurucu ve yara tedavi edici etkye sahiptir. Diyabet zamanı, tiroid bezin fonksiyonlarının azalması zamanı, orak benzeri kaba yonca ise pnömoni, diyare ve çarpıntı zamanı kullanılır. 

ÇÖREKOTU(nigella sativa) 
align=

şu bitki Azerbyacan’ın Karabağ ve Kazah-Borçalı bölgelerinde bulunmaktadır. Tohumlaı Azerbaycan mutfağında ve tebabetinde eski zamanlardan kullanılmakta. 
Yusuf bin Hoyi (1311) tohumunun sağ kalma süresinin 7 yıl olduğunu yazıyor. Çörekotu suyunun buharla inhalasiyası zehirli böcek ısırıkları zamanı, kolit, göğüs ağrıları, öksürük, kanlı kusma ve mide bulanması zamanı faydalıdır. Çörekotu koleretiktir, onun suyu ciğer, safra kesesi hastalıklarında iyi gelir. Eğer her sabah çörekotu suyunu zeytin yağı ile içersen, yüze canlılık verir. Sirke ile karışımı barsaktan helmintleri yok eder. Suyunu bal suyu ile böbrek ve idrar yollarında taşlara karşı kullanmak mümkün. Çiçeğini merhem olarak hemoroidin üzerine bastırılar.  
Halk tebabetinde çörekotu tohumu barsaklarda kaz olduğu zaman ve helmintlere karşı ve sarılık zamanı kullanılır.
Modern tıpta çörekotunun kazları yok ettiği, hafif diyareyik etki ettiği, helmintleri kovduğu kanıtlanmıştır. Modern araştırmalar sayesinde tohumunun mikropları önlediği bulunmuştur. Tohumundan alınan “timokinon” koleretik, “nigelon” ise pazmolitik özelliğe sahiptir.

MÜRVER (Sambucus ebulus) 
align=

Şu, kalın, sürüngen kökü ile ayrılan çok yıllık otluk bitkidir. Azerbaycan’ın tüm bölgelerinde bulunur. Orta yüzyıllar kaynaklarına uygun olarak mürverin yaprak ve gövdesinden alınmış su balgam söktürücü özeliiğe sahiptir. “Tohfet-ul-muminin” (1669) kitabının yazarı şunları belirtiyor: mürverin hülasası ve gövdesinin suyundan, veya onun 8 gram tozundan uapılmış kompres el-ayak kırıkları ve ağır yaralanmalar zamanı kullanılıyor. Yaprak sapı suyunun şarap ile karışımı yılan sokmaları ve römatik ağrılara karşı haricen kullanılıyor, içildiğinde iç organların tıkanmalarını gideriyor.  Hemoroide karşı onun yapraklarından yapılmış kompres iyi geliyor. Mürver suyundan banyo rahimde bulunun sert tümörlere karşı kullanılıyor. Mürver suyu ve arpa unundan yapılmış kompres akut ödemlere, yanıklar ve köpek ısırıkları zamanı faydalıdır. Mürver suyu yağ ile beraber yel hastalığı (gut) zamanı faydalıdır. Suyunun harice kullanımı saçları güçlendirir ve rengini karartır.
Modern Azerbaycan halk tebabetinde mürverin kurutulmuş çiçeklerinden, yaprağı  ve meyvesinden aşırı terlemeye ve iltahbaa karşı vasıta olarak kullanılıyor. Hülasası sıtma zamanı tedavi edicidir. Alkollu hülasasını batın ağrıları, yaprağını ise diyabet hastalığı zamanı kullanıyorlar. Mürver sedatif ve antidepresif özelliğe sahiptir. Ateş, tüberküloz, kızamıkçık zamanı antiseptik olarak kullanılır. 

KEKİK (Thymus spp.) 
align=

Azerbaycan’da bu bitkinin birkaç çeşidi yayılmıştır. Hacı Süleyman İrevani kekiğin iştahı iyileştirdiğini, sindrime yardımcı olduğunu, mide ve ciğerleri temizlediğini, akciğerler için faydalı olduğunu belirtiyor. Kekik çiçeğinin 9 gram kadarının sirke ve ve tuzla karışımı koleretik etkilidir. Suyu batında spazmı gideriyor, helmintleri yok eder, sindirime yardımcı olur, kusma ve kolite iyi gelir. Zehirli böcekler sokan bölgeye  kekik ve baldan yapılmış merhem yapılır. Kekiğin incirle suyu astım ve öksürük zamanı içilir. Hülasası kişniş hülasası ile mesane taşları zamanı ve idrar tıkanıklığı zamanı çok faydalıdır. Bal, sirke, kekik ve hünnabın ekşi-tatlı karışımı kaynatıldığında hidrops hastalığı zamanı içilir. Kekik taze peynirle yenirse kişiyi şişmanlatır. Göz karasında ağ leke oluştuğu zaman oraya kekik suyunu damlatmak gerekiyor. Yapraklarının bal ile ufalanmış merhemi sert ödemleri giderir, oturak sinir iltahabına iyi geliyor.   Bilimsel tebabete uygun olarak kekik – spazmolitiktir, santral sini sistemine sedatif etki ediyor, kan basıncını düşürüyor. Kekik şu ilaçların bir bileşenidir : pertussol, tusirol, fitodont, armazol, kolinton, bronkolind, timipin, pulmonon ve b. Kekiğin eter yağının bileşeni olan timol antiseotik ve dezenfektan özelliğe sahiptir. 

KINAAĞACI (Laüsonia inermis) 
align=

Muhammed Mumin 1669 yılında, lepranın ilk döneminde 14 gram kınanın süzülmüş suyunu 315 gram toz şekerle her gün almak gerektiğini yazıyor. Eğer şu tedavi devamlı uygulanırsa, lepranın ilerlemesi engellenmiş olur. Kınaağacı suyunu sarılık, hidrops, böbrek ve mesane taşları, idrar yapma zorluğu zamanı kullanmak gerekir. O, hamile olan bayanlarda abortus yapma özelliğine sahiptir. Sürekli olarak 9 gram kuru kına kullanılırsa koliti tedavi eder. Hülasası ve suyu yanıklar zamanı ve deri kızardığı zaman faydalıdır. Çocukların ağzında yaralar ve aftlar görüldüğü zaman kınaağacı suyu ile gargara yapmak gerekiyor.  Kınaağacıdan yapılmış merhem şiddetli pürülan ödemleri gideriyor. Yağ ile karışık yapılırsa, kaşınmaya iyi gelir. Hintyağı ağacı yapraklarının hülasası ile yapılmış kınaağacı merhemi ciltte iyileşmeyen çatlaklara ve römatizmaya iyi gelir. 
Modern tıpa uygun olarak kınaağacı geniş kullanılmamıştır. Araştırmalar bu bitkinin sarı-kırmızı pigmentinin çok güçlü bakterisid etkiye sahip olduğunu söylemekte. Kınaağacından yapılmış merhem ve macun egzemaya çok iyi gelir.  

PEYGAMBER ÇİÇEĞİ (Centaurea cyanus) 
align=

menekşe ve ya lacivert gülleri bulunan bir yıllık otluk bitkidir. Azerbaycan’da Abşeron, Küçük Kafkasya, Lenkeran bölgesinde yayılmıştır. Muhammed Mumin bu çiçeğin on yıl sürece öz şifalı gücünü koruduğunu belirtiyor. Kökünden alınmış hülasanı içmek kronik öksürük ve astıma iyi gelir. Kökünün hülasa veya suyundan yapılan kompres tendon ve sinir yaralanmalarında, o cümleden el-ayak kırıklarında kullanılır. Paygamber çiçeğinin taze kökü, veya kuru tozu ile yapılmış kompres derin yaralarda faydalıdır. Dahilen aşırı kullanımı zararlıdır. Kötü etkilerini bal kompanse eder. Dahilen kullanım dozu 6 gram kadardır. 
Modern tip ilmine ygun olarak peygamber çiçeği iştahı arttırır, organizmayı tonuslandırır ve diuretik etkilidir. Çiçeklerinin alkollu ve sulu hülasası kan basıncını azaltır ve kalbin ritm bozukluğunu normale döndürür. Lacivert peygamber çiçeğinin sulu hülasası diuretik ve koleretik olarak kullanılır. Hülasası böbrek ve kalp hastalıklarına bağlı ödemler zamanı diretik etkiye sahiptir. 

DEVE DİKENİ (Alhagi persarum, A. pseudoalhagi) 
align=

Azerbaycan’ın tüm bölgelerinde yayılmştır, kurak arazilerde yetişir. Orta yüzyıl Azerbacan tebabetinde deve dikeninin “terancebin” adı verilen katı, sertleşmiş hülasası (bilimsel adı “manna”) geniş kullanılmıştır. Muhammed Mumin devedikeninin mannasının cinsel gücü arttırdığını, öksürük, göğüs ağrıları, mide bulanmaları, kuvvetli titreme-ateş ve susuzluk zamanı faydalı olduğunu belirtiyor. Hayvansal yağ ile manna idrar tutukluğu zamanı faydalıdır. Bilim adamları, deve dikeni otu ve kökünden alınmış suyun, mikropları mahvettiğini ve onların çoğalmasını önlediğini  belirtmişler. Bundan başka antidiyareyik ve kanama durdurucu etkisi vardır. Deve dikeni sulu hülasası ve %10lu suyu koleretik ve diuretik olarak kullanılabilir. Yaz dönemi sıcak aylarda bu bitkinin yaprak ve dllarında oluşan gri-sarı, tatlı, gece sertleşen mayi “manna” adı ile bilinir. Onun içeriğini zamk, mannit, şeker, limon turşusu ve acı maddeler teşkil ediyor.  

BİNBİRDELİK OTU (Hypericum perforatum) 
align=

Azerbyacan’da yayılmış bitkiler arasında yer alır. Muhammed Mumin şu bitki kökünün dörd il kendi etkisini koruduğunu yazıyor. Macunu antihelmint etkisine sahiptir. Suyunun banyosu prolapsus zamanı kullanılır ve rahimde bulunan ödemleri geidermek özelli vardır. Merhemi zeytin yağı ile beraber hemoroid zamanı faydalıdır. Aşırı alımı iç organlarda tıkanmayla sonuçlanabilir. Kötü etkisi menekşe ile önlenir. Mesaneye de zararlı etkileri bulunabilir, bu zaman da anason faydalıdır. Dozu 12 gram kadardır. Binbirdelik otu yarısı kadar badem ve 2/3  kısmı kadar ardıç meyvesi ile evezlenebilir. 
Modern Azerbaycan halk tebabetinde bitkinin toprak üstünde bulunan kısmı barsak bozukluğu zamanı önerilir, batında, mide ve 12parmak barsak ülserleri zamanı, diyabetin hafif formlari zamanı, öksürük ve karaciğer hastalıkları zamanı ve diuretik olarak kullanılır. Sinir sistemi hastalıkları zamanı günde 3 kere 1 kaşık dozunda stimule edici, tonuslatıcı ve sedatif olarak alınır. 
Bilimsel tıpta binbirdeliğin bakterisid ve fitonsid özellikli otu kullanılır. Yağı (ot ayçiçeği yağında kaynatılır) ve alkollu hülasası 2-3 dereceli yanıklar zamanı tedavi edici olarak kullanılır. Suyu soğuk algınlığı ter sökdürücü olarak, sulu ve alkollu hülasası ise damakları güçlendirir, konstriktör etkisinden dolayı antiinflamatuar  ve antiseptik olarak gargara yapmak için kulanılır. Binbirdelik otunun kateşinlerinden P vitamini aktifliğine sahip olan peflavit ilaçı alınır. Binbirdelik otu midenin mukozasında oluşan distrofik proçeslerin tedavisi için zemin yaratıyor. Modern araştırçalar binbirdelik otunun hafif depresyonlar zamanı faydalı olduğunu kanıtlamıştır.  

PAPATYA (Matricaria chamomilla) 
align=

papatyanın birçok çeşitleri Azerbaycan’da yayılmıştır. 15. yüzyıl yazarı Ali bin Huseyn Ensari’ye uygun olarak papatya çiçeğinin suyu diuretiktir, laktogen (süt yapıcı) özelliklidir, sedatiftir. Çiçeği çiğnendiğinde ağız yaralarına iyi geliyor. Çiçeğinin suyu koleretiktir, safra kesesinde taşları çıkarır, yoğun barsak inflamasyonları zamanı ve diğer sindirim kanalı hastalıkları zamanı pozitif etkileri bulunmaktadır. Çiçeğinin yağını sürmek soğuk ödemleri giderir ve ülserleri tedavi eder. Bundan başka papatya çiçeğinin merhemi ateş yükselmleri ve titreme zamanı faydalıdır. Bu merhem sağrlık, bel ağrısı, römatizma, yel hastalığında iyi gelir. 
Modern tıp papatya çiçeğinin içeriğine antiinflamatuvar ve spamolitik etkili “Kamazulen” adı verilen madde dahildir. Eczane papatyasının çiçekleri ve suyu spazmolitik olarak alınır. Papatya çiçeği hem de sedatif etkili bitki karışımının içeriğine dahildir. Suyunun lavmanı batında gaz olduğu zaman, gastritler ve enteritler zamanı kullanılır. 

BİBERİYE (Rubia iberica) 
align=

Azerbaycan’ın aşağı ve dağ bölgelerinde yayılmıştır. Hacı Süleyman İrevani’ye(17. yüzyıl) uygun olarak biberiye kökünün suyu koleretik ve diuretik etkilidir, adet başalamasına yardımcı oluyor ve emziren annelerde süt yapıyor, mideyi güçlüendirir ve abort yapma özelliğine sahiptir. Biberiyenin suyunun balla karışımı işias hastalığı (oturak sinirin inflamasyonu), römatik ağrılar, sarılık, felç ve genel zayıflık zamanı kullanılır. Biberiye kökünün suyu kaynatılmış sirke ve balın karışımı ile beraber karaciğer, safra kesesi ve hidrops hastalığı zamanı faydalıdır. 
Bilimsel tıpta biberiye köklerinin tozunu, suyunu ve kuru hülasasını hap şeklinde safra kesesinde ve böbreklerde taş olduğu zaman uygulamak tavsiye olunur. Biberiyeden yapılmış ilaçlar fosfor turşulu, okzalat turşulu ve diğer tuzları organizmadan dışarı atar, o cümleden okzalatların, fosfatların ve ureatların çözünür hale gelmesinde aktif rol oynar.  

KOKULUYONCA (Melilotus officinalis). 
align=

Şu iki yıllık ot Azerbaycan’da yayılmıştır. Hacı Süleyman İrevani’ye (17. yüzyıl) uygun olarak, haricen kullanılırsa, kokuluyonca ödemleri ve irinleri giderir. Dahilen kullanıldığında baş ağrısına ve migrenə iyi gelir. Kokuluyoncadan merhem göz şişliklerinde, suyu ise hidrops zamanı ve karaciğer tümörleri zamanı kullanılır. Kokuluyonca hülasasını analjezik olarak kulak ağrıları zamanı kullanırlar. Kokuluynca otu safranla karışım yapılarak cilt yaralarında kullanılır. Suyu içildiğinde astıma yardımcıdır, taşları eritir. Bilimsel tıpta kokuluyoncanın ana etkisinin analjezi olduğu söyleniyor. Haricen onu fronküller aleyhine kullanırlar. İçeriğinde bulunan kumarin santral sinir sisteminde oluşan proçeslerin hızını düşürür. 
Lökopeni hastalarında kumarin lökositleri arttırır. Kokuluyonca otu sıcak lapa olarak ve yaralardan irini çeken yeşil melilot plastırının üretiminde hammal olarak kullanılır. 

ARDIÇ (Juniperus) 
align=

Azerbaycan’da arıcın 6 yabani çeşiti yetişir. 17. yüzyıl yazarı Muhammed Mumin’e uygun olarak, ardıç suyu diuretik özelliğe sahiptir, hidrops hastalığına ve bazı barsak helmintlerine karşı iyi gelir.  Ufalanmış meyvelerinin sirke ile merhemi saç dökülmesi zamanı kullanılır. Ardıç meyveleri ve incirden yapılmış merhem donma zamanı kullanılır. Nefes darlığı zamanı 30 gram ardıç meyvelerinin, 15 gram hayvansal yağ ve 60 gram balın karışımı tavsiye edilir. 
Uygulanmış araştırmalar zamanı kanıtlanmıştır ki, ardıç meyveleri antibakteriyel özelliğe sahiptir. İğne yaprağının alınmış eter yağının alkollu çözeltisini veya merhemini sürmek römatizma ve nöraljiler zamanı analjezik etki eder. Ardıç katranı “Vişnevski” merheminin içeriğine dahildir. Eter yağı zayıf hipotansif etki eder, yani kan basıncını düşürür. Meyvelerinin suyu M.N. Zdrenko’un yaptığı karışımın içeriğine dahildir.

ANDIZOTU (İnula helenium) 
align=

Muhammed Mumin, andızotu yapraklarından yapılan hülasanın barsaklarda gaz toplanmasına iyi geldiğini, mideni güçlendiridiğini, sindirim organlarında ağrını giderdiğini belirtiyor. 12 gram andızotu opoponaksla beraber güçlü diyareyiktir. Soğuktan oluşmuş mide spamlarını gidermek amacıyla 4.5 gram andızın 0.05 gram opopanaksla karışımını yapıp kullanmak gerekir. Andızotundan, ravent hülasasından ve acı badem yağından burun damlası yapılır. Bu damlalar  nazofarenksi temizliyor, bellek bozukluğu, halsizlik ve nezlede iyi gelir. Andızotunun tozu cilt yaralarına da iyi gelir.
Azerbaycan halk tebabetinde Andızotu çiçeklerinin demlemesi (çayı) balgam söktürücü olarak kullanılır. Kökü ve gülünün sulu hülasası ve suyu sindirimkanalının hastalıkları zamanı yumuşatıcı olarak ve batın ağrıları zamanı kullanılır. Yaprak ve çiçeklerinin demlemesi hidrops hastalığına karşı vasıtadır. Kuru kökünün tozu yaranın üzerine serpildiğinde trofik yaraların, merhemi ise fronküllerin tedavisinde kullanılır. 
Modern  tıp andızotunun başlıca tedavi özelliklerini şöyle sıralıyor: aniinflamatuvar, balgam söktürücü, antihelmintik. O, sindirim kanalı yassı epiteline spazmolitik etki ediyor. Andızotu kökünün suyu öksürük, bronşit ve soğuk algınlığı zamanı kullanılır. Andızotu kökünden mide ülseri ve on iki parmak barsak tedavisinde kullanılan allanton adı verilen ilaç yapılmıştır. 

AHIRIKARHA (Nezle otu, Anacuclus ciliatus) 
align=

bir yııllık bitkidir. Azerbaycan’ın Kur-Araz çukurelinde yayılmıştır. Yusuf bin İsmail Hoyi’e dayanarak ahırıkarhayın kökünün 7 yıl şifalı kaldığını söyleyebiliriz. Onun suyu cinsel güçü arttırır, diuretiktir, öksürüğe ve akciğerlerin iltahabına iyi gelir. Ufalanmış ahırıkerha kökünün nişadırla karışımından yapılan merhem yanıklarda faydalıdır. bu merhem erkeklerde cinsel güçü arttırır. Damaklar zayıf olduğunda ve dişler sallandığı zaman ahırıkerha suyu ve sirke ile gargara yapmak tavsiye ediliyor.

SU TERESİ (Kardomot, Nasturtium officinale) 
align=

çok yıllık bitkidir. Hacı Süleyman İrevani (17.yüzyıl) bu bitkinin suyundan yapılmış banyonun bedende bulunan atıkları uzaklaştırdığını, deriyi yumuşattığını, sindirim kanalı hastalıkları ve römatizmaya iyi geldiğini yazıyor. Su teresi suyunu içmek kişiyi canlandırır, iç organları, beyin ve kalbi güçlendirir, adeti kanamasını önler, diuretik etki eder, helmintleri yok eder. Ahırıkarha suyunun sirke ve gülle karışımı baş ağrıları, göğüs  ve mide ağrıları, karaciğer ve hidrops hastalıkları zamanı faydalıdır. Bundan başka, ahırıkarha suyunu içmek mesanede taşları parçalar.
 Ahırıkarha ile sirke kan kusma zamanı faydalıdır. aşırı alımı akciğerlere zaralı etkilidir. Şu etkiyi kişniş kaldırır. Kuru halde ahırıkarhanın dozu 4.5 kadardır. Mercanköşk onun yerine geçebilir. Ahırıkarhanın yağını almak için , onun suyunu  susam yağı ile kaynatmak, veya ahırıkarha gülünü bitkisel yağda güneş ışığı altında kalmasını sağlamak gerekiyor. Bu yağ sürüldüğünde o, erkek cinsel aletini ısıtıyor ve güçlendirir, saçlara hoş koku veriyor ve dökülmesini önlüyor. 
Halk tebabetinde helmint yok edici ve skorbut hastalığına (C vitamini yetersizliği) karşı vasıta olarak bilinir. Onu safra kesesi ve böbrek taşları, kronik nefrit, gastrit ve hafif diyareler zamanı kullanıyorlar.  Guatr, cilt egzemaları, ağız boşluğu mukozası hastalıklarına iyi gelir.

BALDIRIKARA ( Kara baldır, adiantum capilus- veneris)    align=

eğreltilotunun bir çeşididir. Azerbaycan’da bu bitki Abşeron ve Lenkeran dağlarında yayılmıştır. Muhammed Mumin’e uygun olarak, baldırıkara suyu ile yapılmış sargı saç dökülmesine, kızamığa ve hemoroide iyi gelir. Haricen kullanıldığı zaman yeni saçların oluşmasına yardımcı oluyor. Baldıkaranın kurumuş tellerinden yapılmış suyu ishala iyi gelir. Bu bitkinin yapraklarından yapılmış merhem pürülan yaraları tedavi eder, böcek ısırıkları zamanı faydalıdır. Suyunu içmek ve yaprağının tozu ile inek iliğinin karışımından kafaya kompres yapmak ve merhem sürmek baş ağrılarını giderir. Baldırıkarayın yanmış tozu pürülan yaralar ve uyuz zamanı kullanılır. Suyu astım, çarpıntı, göğüs ağrıları, sarılık zamanı, taş oluştuğunda ve doğuştan sonraki kanamlar zamanı kullanılır.  

EBEGÜMECİ (Malva) 
align=

Mide-barsak için faydalıdır. Özellikle sıkıştırılmış ot halinde, veya yağda kızartıp sarımsaklı yoğurtla yemek çok faydalıdır. Ebegümeci barsakları yumuşatır ve helmintleri yok etme özelliğine sahiptir, gözü nurlandırır, görmeni iyileştirir, dş etini güçlendirir. Zayıf doğan bebeklerin gelişimine, boyun, kafa, bel, kol, ayak kemiklerinin güçlenmesine katkı sağlıyor. Boğmaca, balgama, batın ağrılarına, eklem ağrılarına iyi gelir. 

LABADA (Rumex)  
align=

çok yıllık, çıplak otluk bitkisidir. Birkaç çeşidi vardır. Toprak üzerinde olan kısmından yapılan demlemesi kanamalar zamanı, yaş sargı olarak cilt hastalıkları zamanı, idrar tutukluğu, malign tömürlerin tedavisinde, koleretik, diyareyik olarak, ciltte oluşan mantar hastalıklarının, pürülan fronküllerin tedavisinde, yeşil kısmının suyundan ateş, skorbut, kaşınma, römatizma, malign kanserler zamanı kullanılır. Yapraklarından vitamin iksirleri yapılır. Taze toplanmış yaprak ve demlemesinden skorbut tedavisinde, sallanan dişlerin güçlendirilmesinde, tedavisi zor olan pürülan yaraların tedavisinde, suyundan antiseptik, zehirlenme aleyhine geniş kullanılmaktadır. Meyvesinden yapılan hülasa konstriktör, kanama durudurucu olarak kullanılır. 

NANE (Mentha) 
align=

Bu cinsin dünya florasında 25 çeşidi bulunmaktadır. Onlara özellikle ılıman iklim bölgelerinde rastlamak mümkündür. Şüyle ki, Kafkasya’da 8, Azerbyacan’da 4 çeşidi vardır: Su nanesi, uzun yaprak nane, biber nanesi, pulgar nanesi. Naneyin yabani çeşitlerine yaban nanesi de denebilir. Halk tebabetinde biber nanesinden daha çok yararlanılmaktadır. Şu bitki sedatif, koleretik, kalp ağrısı, römatizma, kolera ve s. hastalıkların tedavisinde etkilidir. Hülasası ağız kokusunu ferahlatır, kötü kokuların giderilmesinde kullanılır. Bundan başka, hülasası hemoroid, şiddetli baş ağrıları, taze yapraklarını ağrı olan bölgeye bastırmakla mide bulantısı, kusma, rikets, parotit, sarılık ve diğer hastalıkların tedavisinde kullanılır. Yaprağından yapılmış hülasa ve çay mide turşuluğunun artırılması amacıyla, safra kesesi ağrılarının önlenmesinde kullanılır. Eter yağından dezenfektan, ferahlatıcı, şifalı çay, kokulu su, hülasa yapılır. Demlemesi böbreklerde, eklemlerde, idrar yollarında tuz, taş bulunan hastalara, sindirim kanalı, göğüs ağrılarına iyi gelir, kan dolaşımını regüle ediyor. Uyku bozukluğu zamanı 10-15 gün uykudan önce nane kaynatıp suyu ile banyo yapmak tavsiye edilir.



Oxunub: 169627