Ana Sayfa    » TARİH    » Tarihi abideler   

Tarihi abideler

  

Bayıl Kalesi
Bakü’nün Bayıl Burnu yakınlığında yerleşen ve hazırda deniz sularının altında kalmış tarihi mimarlık abidesidir. Şirvan-Abşeron mimarlık ekolünün en güzel eserlerinden biri olan ve 18. yüzyılda inşa edilmiş Bayıl kalesi Hazar denizinin suyunun kalkıp inmesiyle zamanla bazen denizin üzerine çıkar, bazen de sulara batarak görünmez olur. Tarihi kaynaklarda kale değişik adlarla (“Sualtı Şehir” , “Bayıl Taşları”, “Sebayıl Kalesi”, “Karvansaray”, “Hanegah”, “Kömrükhana” vs.) anılsa da,  bilimsel edebiyatta daha çok “Bayıl kasrı” adı ile tanınmaktadır.
Bayıl kasrı adanın biçimine uygun olarak uzun şekilde planlanmıştır. Kalenin uzunluğu 180 m, orta eni ise 35 m’dir. Kale duvarları doğuda altı, batıda ise beş yarım daire şeklinde bir (Bakü kalesindeki gibi) burçla sağlama alınmıştır.
Bayıl kasrının inşası  siyasi ve askeri  açıdan çok zor bir dönemde, yani Moğol işgallerinin tüm Orta  Doğuyu sarstığı  bir dönemde (1234-1235 yıllarda) tamamlanmıştır. Fakat sahile yakın adada yapılan bu muhteşem kasrın ömrü çok kısa olmuştur. Bilim adamlarına göre Bayıl kasrı 1306 depreminde denize batmıştır.

Kız Kalesi
Bakü’nün, aynı zamanda Abşeron’un en muhteşem ve gizemli mimarlık abidesidir. Kale eski kale  duvarlarının (İçeri Şehir) güney doğusunda, Denizkenarı Park’ın (Bulvar) yakınında yerleşmektedir. Yüksek kule şeklindeki bu nadir abidenin bir çok tarihi ve mimari sırrı henüz açığa kavuşturulamamıştır.
Yüksekliği 28 m, birinci katın çapı 16,5 m’dir. Birinci katta duvarın kalınlığı 5 m’ye ulaşır. Kalenin iç kısmı 8 kata ayrılmıştır. Her kat  yonma taşlarla yapılmış, kümbet şekilli tavanla örtülmüştür. Kale 1964 yılında müze olarak faaliyete başlamış, 2000 yılında UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmıştır.
Azerbaycan’ın simgelerinden biri olan Kız Kalesi Azerbaycan parası üzerinde defalarca tasvir edilmiştir.

Şirvanşahlar Sarayı
15. yüzyılda Şirvanşah İbrahim Halilullah’ın döneminde yapılmış saray. Bakü’nün merkezinde, İçeri Şehirde yer almaktadır. Orta Dogu’nun en görkemli mimarlık abidelerinden biridir. Buraya Şirvanşahlar Sarayı, Divanhane, Kеykubаt Mescidi, Şirvanşahlar türbesi (1435-1436), Şah Mescidi (1441), Seyid Yahya Bakuvi Türbesi, Murad Kapısı (1585), Saray Hamamı ve Ovdan aittir. 1964 yılında koru alanı olarak faaliyettedir ve devlet tarafından korunmaktadır.
2000 yılında UNESCO tarafından İçeri Şehir ve Kız Kalesi ile beraber Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer almıştır.

Ateşgah
Ateş mabedi olan Ateşgah Bakü’ye 30 km mesafede, Abşeron yarımadasının Surahanı kasabasının güneydoğu kısmında yer almaktadır. Ateşgah 16-18. yüzyılda doğal gazın çıktığı ebedi sönmez ateşlerin yerinde yapılmış ateş mabedidir. Mabedin en erken yapısı olan ahır 1713 yılına aittir. Merkezi secdegahı ise 1810 yılında tacir Kançanagaran tarafından yaptırılmıştır.
Surahanı Ateşgahı, ateşgah, Hint guşenişinlerinin hücreleri ve hacılar için yapılmış odalardan oluşurdu. Ateşgah’ı bu abideni yaptırmış Hintlilerin projesi üzere yerli ustalar yapmışlar.
Genellikle Ateşgah yapısına göre şehir hanlarına benzemektedir. Abide mimarlı üslubuna göre hele Midiya döneminden itibaren Azerbaycan’da yayılmış ateşgah tapınakları geleneklerini yansıtmaktadır. Fakat o, bazı Hint mabetlerinin özelliklerini bulundurmaktadır.

Ramana Kalesi
Bakü’nün Ramana köyünde 16. yüzyıla ait bir kaledir. Kalenin yüksekliği 15 metredir. Beyaz taştan yapılmış kalenin inşa tarihi kesin belli değildir. Savunma amaçlı ile yapılmıştır ve Şirvanşahlar döneminde kasır olarak kullanılmıştır.
Tarihçiler bir zamanlar Ramana Kalesinden Kız Kalesine yeraltı yol olduğunu  söylemişlerdir.

Merdekan Kalesi
Bakü’nün Merdekan kasabasında eski bir kaledir. Kale dört köşe şeklinde 14. yüzyılın ortalarında Şirvanşah Menuçehr’in oğlu Şirvanşah Ahsitan tarafından yaptırılmıştır. Merdekan kalesi Ahsitan’ın düşman üzerindeki parlak zaferi şerefine yükseltilmiştir. Kale feodallerin sığınağı ve koruyucu mıntıkası olarak kullanılmıştır.
Kalenin yüksekliği 22 m, kalınlığı aşağıdan 2,10 m, yukarıdan ise 1,60 metredir. İç yapısı-28x25’dir. İçeriden kale 5 bölüme ayrılmıştır.

Şıh Kalesi
Merdekan’da 16 metre yüksekliğinde inşa edilmiştir. Gözetim mıntıkası misyonu taşımıştır. Kaleye Merdekanlılar Işıg kalesi diyorlar. Tarihi kaynaklarda, kalenin yerleştiği yer Seid Ebdülheyir şeyhe ait pay toprağı olduğu gösteriliyor. Ona göre yapının adı önceler Şeyh, Şıh kalesi olmuştur. Zamanla yerli halkın dilinde tahrif olunarak İşık kale olarak değişmiştir. Tarihi 1232 yılına dayanan kalenin taş kitabesinde onun Mesud oğlu Ebdülmecid tarafından inşa edildiği gösterilmiştir.

Gobustan
Garadağ ilçesinin Gobustan kasabasında, başkent Bakü’den 56 km. mesafede yerleşir. Sahası yaklaşık 3-4 km’dir.
Azerbaycan’ın en eski ve zengin tarihi abidelerinden biri dünyada kaya üstü tasvirleriyle tanınmış Gobustan’dır. Gobustan’da Büyüktaş, Kiçiktaş, Cingirdağ, Songardağ ve Şıhgaya dağlarında taş döneminin ve Azerbaycan halkının ecdadının şahidi olan bir hayli kaya üstü tasvir, kamp, yaşam meskeni, mezar abideleri vs. vardır. Büyüktaş bölgesinde Mezolit’ten Orta Çağa dek tüm dönemlerin abidelerini görmek mümkündür.

Azerbaycan Taş Sanatı - Eski Tarihi Abideler
Azerbaycan’da taştan yapılmış ve üstü işlenmiş taş abidelerin tarihi eski tarihe dayanmaktadır. Oyma, yonma, çizme tarzında taş üzerinde yapılmış tasvirlerin en eski numunelerine Ordubad (Gemigaya), Abşeron (Merdekan, Şüvelan köylerinde) ve Bakü şehrinden 60 km güneyde Hazar denizinden bir kadar aralıda yerleşmiş Gobustan kayaları üzerinde görülmektedir.

«Ağoğlan» Kasır Kompleksi
Bu tarihi abide Kosalar köyünde yerleşir ve 4-9. Yüzyıla, Kafkaz Albanyası dönemine aittir. Kasır dağın eteğinde yerleşir. Bu dağın zirvesinde antik «gözetim kalesi» vardır. Kaleden «Ağoğlan» kasrına yeraltı geçitlerin olduğuna dair 1985 yıla ait kaynaklarda bilgiler bulunmaktadır. Fakat bu yeraltı yollar kasrın içerisindeki geçitlerin izleri Ermeni işgalinden önceki dönemde bulunamamıştır. 2009 yılında Ermeni arkeologları kompleksin içerisinden bu yola inmek için üç kuyu açığa çıkarılmıştır.

Hudaferin köprüleri
Tarihe göre Azerbaycan’ın kuzeyi ile güneyini birleştiren, hazırda Ermeniler tarafından işgal edilmiş Cebrayıl ilçesinde yerleşir. Hudaferin Azerbaycan mimarlık sanatı tarihinin incisi sayılan muhteşem tarihi abidelerindendir. Araz nehri üzerinde inşa edilmiş iki Hudaferin köprüsü bilinmektedir. Onlardan birincisi Baş Hudaferin köprüsüdür. Bu köprünün uzunluğu 130, eni 6, yüksekliği ise 12 metredir. İkinci köprü ise 15 revaklı olmakla uzunluğu 200, eni 4,5 metre, yüksekliği 10 metredir. Baş Hudaferin köprüsünün daha eski olması ihtimal edilir. Şöyle ki bu köprünün Ahameniş İmparatorluğu döneminde ağaçtan yapıldığı, Eldegezler döneminde ise taş ve tuğlayla onarıldığı tahmin ediliyor. H. Gezvini yazıyor ki, Hudaferin köprüsü Muhammed Peygamberin yakını olan Bekir bin Abdulla tarafından 736 yılında yapılmıştır. Hudaferin köprüsünün Makedonyalı İskender, yada Romalı Pompei tarafından yaptırıldığına dair söylentiler  vardır.
Bu köprünün Hindistan’dan başlayarak Yakın ve Orta Doğu ülkeleri, Rusya ve Batı Avrupa ülkeleri arasında Azerbaycan’ın ekonomik ve kültürel ilişkilerinin gelişmesinde  büyük önemi olmuştur.

Elince Kalesi
Nahçivan-Marağa mimarlık okulunun en güzel numunelerinden biridir.
Yazılı kaynaklarda adı 10.  yüzyıldan başlayarak “Alıncag”, “Alancıg” , “Elincek” ve “Elince” şeklinde geçen kale Nahçivan-Culfa yolu yakınında, Elinceçay’ın sağ sahilinde yalçın dağ üstündedir.
Elincegala’nın ne zaman yapıldığı konusunda değişik fikirler mevcuttur. Tarihi kaynaklara dayanarak bazı araştırmacılar kalenin yaklaşık 2 bin yıl önce yapıldığını söylemekteler.“Kitabi-Dede Korkut” destanında Elincegala sağlam istihkam olarak tasvir edilmektedir. Orta Çağ dönemine ait kaynaklarda  Elince adı kale, dağ, çay olarak geçmektedir.
Elince asırlar boyu Azerbaycan’ın ve Orta Şarkın çeşitli hakim hanedanlarına hizmet gösterse de tarihte daha ziyade Azerbaycan Atabeylerinin ikamet ve hazine yeri olarak tanınmıştır. Bu kale dönemin en büyük askeri güçlerini yenilgiye uğratmış büyük cihangir Emir Timur’u bile hayrete düşürmüştür.
İspanlı diplomatı, Kastilya Kralı 3. Enrikon’un 1403 – 1406 yıllarında Timur devletindeki elçisi Rüi Gonsales Klaviho Elince kalesini  şu şekilde  tasvir etmiştir: “Elincegala yüksek ve sarp bir dağ üzerinde yerleşip duvar ve burçlarla çevrelenmiştir. Duvarların içinde, dağ yamaçlarının aşağı taraflarında üzümlükler, bahçeler, tarlalar, otlaklar, çeşmeler ve havuzlar vardır. Kasır ve ya kale dağın zirvesinde yerleşir.
Safevilerden sonra ciddi dağıntılara uğrasa da kale 19. yüzyılda da görevini ifa etmiştir.

Mömine Hatun Türbesi
Mömine Hatun türbesi — ünlü Azerbaycan mimarı Ecemi Nahçivani’nin şah eseri ve Nahçivan-Marağa mimarlık ekolünün en değerli abidelerinden biridir. Nahçivan şehrinin tarihi merkezinde — Atabeyler Mimarlık Kompleksinin içinde yer almaktadır. Mömine Hatun türbesi aynı kompleksten günümüze kadar ulaşabilmiş yegane abidedir.
Türbenin yüsek gövdesini yukarıdan kapayan yazıda – abidenin baş kitabesinde  şöyle yazılmaktadır: ...bu türbeni dünyanın bilgili, adil meliki, büyük galip Şemseddin Nüsret el İslam ve el Müslüman Cahan Pehlevan Atabey Ebu Cefer Mehemmed ibn Atabey Eldegiz ...dünyanın ve dinin celali, İslam’ın ve Müslümanların namusu Mömine Hatunun hatırası için inşa etmeği  emretti!...

Bezz Kalesi
Bezz kalesi  Güney Azerbaycan’ın Garadağ beldesinin Keleyber kasabasından 3 km güney doğuda  yerleşir. Hürremiler hareketinin önderi Babek’in esas barınaklarından biri olduğu için halk arasında daha çok Babek kalesi olarak tanınır.
Bezz kalesinde yapılan arkeolojik kazıntılar zamanı Bizans ve Azerbaycan Atabey Eldegezler devletlerine ait sikkeler bulunmuştur. Hazırda her yıl Babek’in doğum gününde Güney Azerbaycan Milli Uyanış Harekatının organize ettiği eylemde güneyli Azerbaycanlılar kaleye yürüyerek Halk kahramanını anıyorlar.

Erk Kalesi
Tebriz şehrinde yerleşir. 13. yüzyılda Hülaküler (Elhaniler) zamanında vezir Alişah tarafından inşa ettirilmiştir.
Medain Sarayı ile mukayese edilen Tebriz Alişah kasri (Erk kalesi) bir zamanlar dünyanın en büyük Müslüman mimarlık abidesi yapısı olmuştur. Abide bir-kaç defa onarılsa da hazırda dağılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Nedeni kalenin karşısında yapılmış büyük bir camidir. Yeni yapılmış bu büyük cami Erkin görüntüsünü neredeyse tamamen engellemektedir. Üç taraftan bakınca Erk görünmez olur. Sadece dördüncü taraftan baktığında bu meşhur kale, yani Tebriz’in simgesi görünüyor.

Şamahı kalesi
Şamahı kalesi Orta Çağda Şamahı şehrinin savunulması amacıyla inşa edilmiş bir kaledir. 11-12. yüzyıllarda Şirvan şehirlerinin ekseriyeti gelişmiş, bazılarının savunma istihkamları yapılmıştır. 1045 yılında Şirvanşah Gubad (1043-1049) Şirvan’ın baş şehri Şamahı’da yonulmuş beyaz taştan yeni sağlam kale duvarları ve demir kapılar yaptırmıştır.
Arkeologların SSCB döneminde Şamahı’da kazı sırasında buldukları duvar kalıntıları Şirvanşah Gubad’ın yaptırdığı Şamahı İçkalesinın (Bala kale) kalıntısıdır. Bu çağda Bala kalede Şirvanşahlar’ın yeni saray kompleksi yapılmıştır. Şamahı’nın ikinci iç kalesi olan Gülüstan kalesi da 12. yüzyılda yeniden yapılarak güçlendirilmiştir. Bu yapılardan sonra bir başkent olarak Şamahı’yla ilgili o dönemin yazarları demir kapılı, taş duvarlı alınmaz kale, ihtişamlı güzel şehir gibi tasvirler kullanmışlardır.

Köroğlu Kalesi
Gedebey ilçesinin Kale köyünde yerleşir. Yerli taşlardan kaba şekilde, fakat ihtişamlı bir şekilde yapılmıştır. Kale yüksek dağlık arazide yerleşir. Bu kalenin Köroğlu’nun Azerbaycan’daki esas sığınaklarından biri olduğu tahmin edilir.

Esgeran Kalesi
Esgeran kalesi Şuşa’ya yaklaşık 24, Hocalı’ya 5 km mesafede ve Ağdam şehrinin 12 km güneyinde Gargarçay’ın sağ ve sol kıyılarındaki dağ döşünde yerleşmektedir. Burada dağlar eni yaklaşık 500 m’e ulaşan nehrin vadisine ve kalenin duvarları ile çevrelenmiş, büyük olmayan dereye yakın konumdadırlar.
Esgeran kalesinın yapım tarihi ve onu yaptırmış kişinin adı çeşitli kaynaklarda farklı geçmektedir. Tarihçilerin bir kısmı kalenin Mehreli Han Garabağlı, diğer kısmı ise İbrahimhalil Han tarafından yaptırıldığını iddia etmekteler. Kalenin inşa tarihine dair fikirler de farklıdır. Aslında Esgeran kaleleri 1783-1784 yıllarında inşa edilmiştir.

Cavanşir Kalesi
İsmayıllı ilçesinde yerleşir. Kafkaz Albanyası’nda Mehraniler hanedanının hâkimiyeti döneminde Cavanşir tarafından yaptırılmış kale onun adını taşımaktadır. Kalenin idari merkez olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Kale İsmayıllı ilçesinin Talıstan köyünden 4 km kuzeyde, Ağcaçay’ın sağ sahilinde yerleşir. Esas bölüm ve içkaleden oluşmaktadır. Esas bölümün güney duvarlarının kalınlığı 2 m, yüksekliyi ise 10 m’den fazladır. İçkale dağın en yüksek noktasındadır. Kalenin kuzey duvarlarının bitiminde eni 2 m, uzunluğu 50 m olan duvar çıkıntısı vardır. Duvar silindire benzer burçla tamamlanmıştır. Savunma istihkamıdır. Kaleden yaklaşık 7 km mesafede yerleşen Kız Kalesine yeraltı yolun olduğu tahmin edilir. Kalenin bahçesinde çok nadir çiçekler ve süs ağaçları yetişir. Kalenin batı duvarları kayma sonucunda uçup dağılmıştır. Yüzölçümü yaklaşık 2 hektardır. Kalede çapı 8 m’e varan 6 burç vardır. Kaleye gitmek için Talıstan köyüne otomobille, köyden kaleye 4 km mesafeyi ise yaya veya atlarla gitmek gerekmektedir.

Gülüstan Kalesi
Goranboy ilçesinde yerleşir. Tam şekilde günümüze kadar ulaşmasa da, bazı burçları korunmuştur. Kalenin inşa tarihi araştırmacılar tarafından Kafkas Albanyası dönemine ait edilir. Yerli taşlardan yapılmış olan kale sağlam savunma kabiliyetine sahip olmuştur. Tarihi Gülüstan anlaşması da bu kalede  imzalanmıştır.
Kalenin içerisinde bina kalıntıları ve su sarnıçları vardır. Kalede aynı zamanda nehre çıkan gizli yol da tespit edilmiştir.

Çıragkale
Şabran ilçesinden yaklaşık 20-25 km mesafede, Çanagkale adlanan sarp kayanın üzerindedir. Bilim adamlarının dediğine göre, Çıragkale genel olarak istihkam amaçlı olup, 4-6. yüzyıllarda Sasani hükümdarları tarafından inşa edilmiştir. Gilgilçay bendinin esas gözetim yeri olmuştur. Burası aynı zamanda kaleymiş, Hazar denizinden Baba dağın eteklerine kadar uzanan duvarın üç büyük kalesinden biri imiş. Günümüze üçü ulaşmıştır.

Azıh Mağarası
Azerbaycan’ın güney batısında Küçük Kafkas dağlarının güney doğu yamacında Kuruçay nehrinin sol sahilindedir.
Mağara Azerbaycan’ın Hocavend bölgesindedir. Maalesef bir zamanlar  dünyanın en kadim insanlarının yaşadığı bu mağaranın yerleştiği Azerbaycan toprağı 1993 yılından itibaren Ermeni işgali altındadır. Hazırda mağaranın durumuyla ilgili hiç bir bilgi yoktur.
Azıh mağarasının alanı 800 km2’dir. Burada uzunluğu 600 metre kadar uzanan 8 dehliz vardır. Dehlizlerin bazılarının yüksekliği 20-25 metredir. Azıh mağarası Kafkasya’da günümüze kadar bulunmuş mağaralardan en büyüyü olarak dikkat çekmektedir.
Azıh mağarasıyla ilgili dünyada sınırlı bilgi mevcuttur.  Eski SSCB döneminde bu mağarada araştırma yapan, onun tarihi ile ilgilenen bilim adamlarının yurt dışında yaşayan meslektaşlarıyla irtibat kurmalarına müsaade edilmemiştir.  Sonuçta dünyanın en eski insanlarından birinin Azerbaycan topraklarında yaşadığına dair dünya hale çok az şey bilmektedir.
1960 yılında Azerbaycan arkeologu Memmedeli Hüseynov’un başkanlığınki heyet Azıh mağarasını bulmuştur. Burası, dünyada en kadim insanların yaşadıkları bir mağara olmuştur. Bu mağarayı Azıhantrop adlandırırlar. 1968 yılında M.Hüseynov’un uzun zamandır Azıh mağarasında apardığı kazıların sonucu gibi Neandertal tipe özgü olan insanın alt çene kemiği bulundu. Bulgular üzerinde yapılan araştırmalardan sonra onun en azı 350-400 bin yıllık bir tarihe sahip olduğu belli oldu.

Diribaba Türbesi
Şamahı ilçesinin Mereze köyünde, dağın döşünde yapılmış iki katlı türbedir. Diribaba türbesi aynı zamanda hatıra camisi görevini de ifade etmektedir.
Mimarlık biçiminin orijinalliği, inşaat kompozisyonun tekrarsızlığı ve doğa ile ilişkisinin olması açısından bu abide Azerbaycan mimarlık tarihinde özel yere sahiptir. Binanın katlarını bir-birinden ayıran dekoratif yazı kemerinde abidenin tarihi hicri 805 (miladi 1402) yılı olarak gösterilmiştir.

Gemi Kaya Resimleri
Küçük Kafkas’ın Kafkas’ın Ordubad dağlarında, Gapıcıg dağının güney ve doğu yamaçlarındaki Nebi yurdunda, Garanguş yaylaklarında kaya üstü tasvirler.
Arkeologlar Garanguş yaylağında kaya üstü resimlerin çizilmiş olunduğu yerlerde Azerbaycan Türklerinin ecdadına ait yurt yerlerinin kalıntıları bulunmuştur. Gemikaya-Garankuş yaylağı Nahçivan’ın eski sakinlerinin esas av meskenlerinden biri olmuştur. Gemikaya tasvirlerinin ve kadim yurt yerlerinin azı 5–6 bin yıl yaşı vardır. Araştırmalar sonucunda orada yaşamış halkın yaşam tarzını ve kültürel gelişim yollarını izlemek mümkündür. Gemikaya resimleri 1968 yılından itibaren incelenmektedir.

Genceser Mabedi
Ağdere ilçesinin Vengli köyünde, Haçınçayı’nın sol sahilinde yerleşen 13. Yüzyıla ait Alban manastırı. Orta Çağda manastır Alban Havari Kilisesinin merkezi ikametgahı olmuştur. 1991-1994’lü yıllarda Birinci Karabağ savaşı sonucunda bu tarihi abidenin yerleştiği topraklar Ermenistan ordusu tarafından işgal edilmiştir.
Mabedin duvarındaki taş kitabe üzerinde yazılmış epigrafik yazıdan da görüldüğü gibi, bu abide yüksek ve büyük Arsah ülkesinin hükümdarı, Alban vilayetin çarı, Büyük Hasan’ın torunu, Vahtang’ın oğlu, Hasan Celal Devle ve anası Horişe Hatun tarafından 1216-1238 yıllarda inşa edilmiştir. 8. yüzyılın evvellerinden itibaren Alban Katalikosluğunun yerleştiği bölge – Karabağ’ın dağlık bölgesi prenslik, hükümranlık anlamında Arşah veya Arsah adlanmıştır. Albanya’da I. yüzyılın ortalarında hakimiyete gelmiş çar I. Vaçagan’ın soyundan olan Arşakiler soyundan hükümdarları arşah, 6. yüzyıldan 8. yüzyılın başlarına kadar hakimiyette olmuş Mehraniler hanedanının hükümdarları ise aranşah adlandırılmıştır.
Kilisenin içindeki revakların yukarı kısımları kutsal sayılan öküz ve koyun başları resimleriyle süslenmiştir. Mimarlık planlaştırma ve kompozisyon açısından, heykeltıraşlık numuneleri ve diyofizit karakerli elementler bu abidenin yüzyıllarca  gelenekleri  olan Kafkas Albanya’sı mimarlığına ait olduğunu doğrulamaktadır.

Kiş Mabedi
Azerbaycan’ın Şeki ilçesinin Kiş köyünde yerleşen Alban mabedi.
Rivayete göre İsa Peygamberin din kardeşi Aziz Yakov Hıristiyanlığı yaymak için Aziz Yeliseyi Albanya’ya göndermiş. Çola bölgesinde misyonerlik yaptıktan sonra  ülkenin Uti vilayetinin Kiş köyüne gelen Aziz Yelisey orada bu kiliseyi yaptırmış. Sadece Kafkas Albanyası sınırları içinde değil, genelde, Güney Kafkasya’da yapılmış ilk Hıristiyan kilisesi olan ünlü Kiş mabedi hazırda Şeki ilçesinin Kiş köyündedir.
Bir zamanlar mabedin üzerinde onun Kutsal Havari  Yelisey kilisesi olduğunu ve 1244 yılında Alban kilisesinin arkiadiakonu Serafim tarafından yeniden yapıldığını belirten kitabe varmış. 19. yüzyılın 30’lu yıllarında Alban kilisesi Sinod’un kararıyla resmen tasfiye edildikten sonra diğer  Alban mabetleri gibi bu mabedin de kitabesi silinmiştir.
Bu mabet yüzyıllarca Kafkas Albanyası kilisesinin dini bir ilim merkezi olmuştur., Mabedin yerleştiği köyün din, inanç, perestiş anlamında  2000 ilden fazladır, Kiş adlandırılması da ilgi çekicidir.

Yukarı Gövherağa Camisi
Şuşa merkezindeki meydanının mimarisinde hakim noktada yer alan binalardan biri.
Yukarı Gövherağa camisini 1883-84’lü yıllarda, yine Aşağı Gövherağa camisinden yaklaşık sekiz yıl sonra Gövher Ağanın sağladığı kaynakla Mimar Kerbelayı Sefihan Garabaği’ tarafından inşa edilmiştir.
Araştırmalardan da görüldüğü gibi bugün caminin yerinde Penah Han dönemine ait saz ve kamıştan bir cami yapılmıştır. Penah Hanın yaptırdığı bu cami 1768 yılında İbrahim Han tarafından yeniden taşla yapılmıştır. Aynı cami minaresiz sade biçimde olmuştur. Görünen şu ki, caminin bu görünüşü onun kızı Gövher Ağanı tatmin etmemiş ve buna göre camiyi tamamen yıkmış, yerinde çifte minareli yeni bir cami yaptırmıştır. Lakin bilindiği gibi, bu cami de Gövher ağanın gösterişi ile sökülmüş ve yerinde çağdaş günümüze kadar gelip çatmış Yukarı Gövherağa camisi olarak tanınan bina inşa edilmiştir.

Şemkir Minaresi
Şemkir minaresi Azerbaycan mimarlığının şah eserlerindendir. Eski şehir yerinde 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar seyyahları, uzmanları hayrete düşüren bu minare dağılarak kaybolmuştur. Bu abide bugün sadece yazılı tasvirlerden ve resimlerden öğrenilmektedir.
Minarenin kuruluş ve ölçülerini daha doğru algılamak üçün N. Florovski 1899 yılında Sn. Petersburg’a bastırdığı kitaptaki yazılı tasviri de değerlidir. Bu abide tüm özellikleriyle Büyük Selçuklu İmparatorluğunun değişik kentlerinde cuma camileri yanında yükselen mil minare örneklerinden biridir.




Oxunub: 99322